"Gerçek Müslüman dilinden ve elinden başka
Müslümanların emniyet ve esenlikte olup, zarar görmedikleri kimsedir."
(Buhari, İman, 4) Efendimiz (a.s.) bu önemli sözünde lisanı/ dili, yede/ele
takdim eder; yani öncesine alır. Bu önemli bir önceliktir ve içerisinde
muhataba iletmek istediği mesajlar taşımaktadır. Hadisteki dilin
ele önceliği, zarar bakımından karşı tarafa elden önce dilden çıkan
şeylerin zarar verdiğini belirtmek içindir. Bundan dolayı dil çok
önemlidir. Dil deyip geçmeyelim, çünkü;
Dil vardır; Malâyanîdir.
İşi gücü boş boş konuşmaktır.
Konuştuklarında mana yoktur.
Fayda adına hiçbir şey taşımamaktadır.
Ağzının laf yapmasından dolayı sevinmekte,
her mesele hakkında konuşmaktan çekinmemekte,
konuştuklarımın muhatabıma nasıl bir kazancı vardır,
diye düşünmemektedir.
Dil Vardır; Şakirdir.
Konuştuğu her kelimede Eş-Şekûr olan Allah'a teşekkür
etmektedir. O Rabbinin kendisine bahşettiği nimetler karşısında
büyük bir minnet duygusu altında ezilmektedir.Bakışları hep kendinedir.
Kendinden alttakilere bakarak ne kadar büyük ikramlar içerisinde olduğunu
fark etmekte, her ağzını açtığında Kerim olan Rabbine karşı dilinin şükründe
cimrilik etmektedir. Dolayısı ile boş değil, anlamlı şeyler konuşmaktadır.
Dil Vardır; Şeytandır.
haksızlık karşısında üç kuruşluk dünya menfaati adına susan
dilsiz şeytan, ya hak karşısında sadece laf olsun diye konuşan dilli
şeytandır. Amacı hak ve hakikat değil, ağırlığı olmayan meclislerde diliyle
kendine değer kazandırtmaktır. Dili hakikat için harekete çekmemekte;
Halif,tu'raf yani muhalefet et, tanınırsın sözünü kendine ilke edinmektedir.
Neye ne adına karşı çıktığını bilmeden, tanınmak için ve bakın bende varım
demek için dün savunduğuna, bugün muhalefet edebilmektedir. Önemli olan
o an toplum içerisinde belirmek, öne çıkmaktır. Bunun için dilin gerçek sahibi
olan Allah'ı değil, şeytanı memnun ederek onun yanında yer almaktadır.
Dil Vardır; Melektir.
Rabbi ile arasında güçlü ve sağlam bir bağ kurduğu için,
ALLAH o insanın dilinde birmelek var etmiştir. O artık meleğin diliile
konuşmakta, farkında olsa yada olmasa arşın lisanını kullanmaktadır.
Hz. Ömer gibi Vahiy gelmeden, vahye mutabık olmakta, etrafında gelişen
tüm olaylara Vahyin aynasından bakarak melekleri bile hayran bırakmaktadır. İrade
sahibi olmasına rağmen iradesine hakim olabilmeyi başararak, dilinin altında taş varmış
gibi, çok konuşmamakta her işe laf yetiştirmek yerine, her hayırlı işe el yetiştirmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder